top of page

GEÇMİŞİN VE GELECEĞİN KRALI

Günümüzdede adı bir şekilde kulağımıza çalındığında illaki değişik düşünceler getiren bu isim  çok uzun zamandır insanlığın ortak hafızasına kazınmıştır.Salt bir isim olarak değil elbette bunun nedeni.O isimde gizlenmiş,insanların hep kendi içlerinde olmasını istedikleri iyilik,doğruluk,adalet,merhamet gibi her insanın bunlara sahip olmak -veya bu şekilde olmak gerektiği-gerektiğini,yada böyle olunması lazım geldiği gibi duyguları ortaya çıkarması. İster  Bu isim altında biri yazılı tarihte gerçekten yaşamış olsun veya tamamıyla yazarların uydurması ile ortaya çıkmış olsun üstte saydığımız tüm duyguları ifade etmesi yani kısaca insan denilen şeyi idealize etmesi ile bile asla unutulmayacaktır.Yazılı tarihi ve efsaneleri,mitleri eşeleyerek bu ismi ortaya çıkarmaya çalışalım.

ÖZETLE ARTHUR EFSANESİ

Karanlık çağlar.Her daim sisli ve soğuk Britanya adası çatışmalarla sarsılıyordu.Britanya kralı Uther pendragon rakibi cornfal dükü Gorlois’le çatışıyordu.Ancak bir süre sonra aralarında barış oldu.Barış şerefine verilen şölende kral artık yakın dostu olan dük Gorlois’in karısı Ygraine’i burada görür.Ve sonsuz bir ihtirasa kapılır.Ona sahip olmak ister.Bu yeni sağlanmış barışı tehlikeye sokar.Dük gorlois karısı Ygraine’i Tintagel şatosuna kaçırır.Uther duyduğu arzuyu tatmin etmek için Merlin’in yardımını ister.Merlin çok usta bir büyücü idi.Bir iksir icat ederek kral Uther’i Dük gorlois’e benzetir.Aynı gece Uther dük Gorlois kimliğinde Ygraine ile birlikte olur.Ve Ygraine Arthur’a hamile kalır.Yine aynı gece Gorlois öldürülür.Uther ve Ygraine evlenirler.Bir zaman sonra Ygraine Arthur’u doğurur.Ancak merlin Ygraine ile birlikte olmak isteyen kral Uther’le yaptığı anlaşma gereği Arthur’u onlardan alır.Bu sırada onu takip eden Uther düşmanlarının kurduğu bir pusuya düşer.Elinde efsanevi kılıç Excalibur vardır.Pusuda yenilir.Excalibur’u bir kayaya saplar.Artık her kim kutsal kılıcı bu kayadan çıkarabilirse britanya kralı o olacaktır.Merlin Arthur’u bir şövalyenin yanına verir.Derken zaman akar gider.Arthur büyümüştür.Kutsal kılıcı elde etmek için turnuva düzenlenir.Turnuvayı kazanan Kılıcı kayadan çıkarmayı deneme hakkına sahip olacaktır.Arthur ağabeyi kay’ın kılıcını ararken kayada saplı kılıca ulaşır.Onu kayadan çeker çıkarır.Herkes şaşkına düşmüştür.Şövalye bile olmayan bir çırağın bunu yapabilmesi çoğu soylu şövalyeyi çılgına çevirir.Özellikle Lothianlı Loth bunu kabul etmez.Arthur’u kralları olarak kabul edinceye kadar bir çok savaş olur.Loth Barış yapmak için güzel karısı Morgause(morgana)yi Arthur’la evlenmeye zorlar.Morgause Gorlois ve Ygraine’in 3 kız çocuğundan biridir.Fakat Arthur onun kız kardeşi olduğunu bilmiyordu.İkisi birleşti.Merlin bunun çok kötü sonuçlar doğuracağına dair kehanette bulundu.Krallığın mahvına sebep olacağını söyledi.Daha sonra çocuk doğdu.İsmi Mordred oldu.Arthur daha sonra ise Yandaşlarından birinin kızı olan ve ilk görüşte aşık olduğu Guinevere ile evlenir.Onlara hediye olarak bir yuvarlak masa hediye edilir.Burada Arthur ve şövalyeleri  eşit olarak oturacak ülkeyi yöneteceklerdir.Ancak bir yer boştu “Siege perilous” adı verilen bu sandalye Hhristiyan dünyasının en önemli kutsal emaneti olan “Kutsal kase’yi getirecek şövalyeye ayrıldı.Arthur savaşlarına devam etmektedir.Derken bir gün bir nehri geçmeleri gerekir.Ancak nehirdeki köprüyü çok usta bir şövalye korumaktadır.Bu şövalye Lancelottur.Arhur onu Excalur’unda yardımı ile yener.İkisi çok iyi birer dost olurlar.Ancak Lancelot Arthur’un güzel karısı Guinevere’yi görür ve ona aşık olur.Bu aşk Arthur’un kulağına gider.Ve kral derin bir kedere bürünür.Ülke işlerini boş verir.Ülke sefalete sürüklenir.Bu arada ayrıldığı eşi olan morgana oğulları Mordred’i yetiştirmeye ve güçlü bir ordu kurmaya uğraşmaktadır.Arthur bu kötü durumdan kurtulmanın tek çözümünün kutsal kase’yi bulmak olduğuna inanır.Şövalyeleri dünyanın dört bir yanına kase’yi bulmaya gönderir.Bunlardan sadece Galahad kutsal kase ile ilgili sırra nail olur.Arthur bu sayede kendine gelir.Ancak oğlu Mordred hayli güçlenmiş ve kendine çok güçlü bir ordu oluşturmuştur.Mordred kendi hakkı olduğunu iddia ettiği tahtı ele geçirmek için harekete geçer.Arthur ve Mordred camlann’da karşılaşır.Korkunç bir savaş meydana gelir.Her iki taraftan birçok şövalye ölür.Mordred mızrağı ile Arthur’u yaralar.Ancak Arthur kılıcı excalıbur’u mordred’e saplamayı başarır.Mordred ölür.Arthur ağır yaralıdır.Son bir çaba ile sadık şövalyesi galahad’a kılıcı excalıbur’u göle atmasını söyler.Gölün leydisi onu alacaktır.Galahad bunu yapar.Ancak geri döndüğünde Arthur’u bir kayıkta yatar halde yol alırken görür.O perili ada Avalon’a doğru yola çıkmıştır.

GERÇEK TARİHİ KAYITLARDA ARTHUR

Bazı yazarların belirttiğine göre bu isimde bir şahıs 5.yy sonları ve 6.yy başları arasında yani tarihte karanlık çağlar olarak geçen,Roma imparatatorluğunun yıkılmasınada(m.s.476)yol açan kavimler göçünün olduğu,özellikle kuzeyden gelen barbar kavimlerin ortalığı hallaç pamuğu gibi attıkları dönemde yaşamıştır.Bu dönem oldukça karışık bir dönemdi.Roma imparatorluğu 4.yy sonlarından itibaren zayıflamaya başlamış,kuzeyden gelen germen kabilelerinin saldırılarına karşı zorlukla karşı koymaya çalışıyorlardı.Bu döneme kadar güçlü bir uygarlığın denetimi altında rahat yaşayan ingiltere adasındaki britonlar kendi kendilerini korumak durumunda kalmışlardı.Roma imparatatoru Honorius’un kesin emriyle Romalılar m.s 410 yılından itibaren İngiltereyi terk etiler.Çeşitli yazarlara göre bu otorite yokluğu sonucu adadaki çoğu kabile bu ülkeyi kendilerinin yönetmesi sevdasına düştü.425 yılında Vortigern adlı kabile şefi üstünlük sağlamaya başladı diğerlerine karşı.Dışardan Paralı anglo-saxon askerleri getirterek üstünlüğünü iyice pekiştirdi.Ancak Ambrosius aurelianus adlı Romano-Briton kökenli yani diğer adıyla Arthur adlı bir kabile şefi/subay veya şefin başını çektiği bir ayaklanma oldu.Ve briton kabileleri bu kişinin önderliğinde Anglo-saxonlara karşı savaşmaya başladılar.İrili ufaklı bir çok savaştan sonra 500′ü yıllarda yapılan Badon hill savaşında britonlar Anglo-saxonları kesin olarak yenilgiye uğratırlar.Bu savaş kesin olarak tarihi kayıtlarda yer alır.Ancak buradaki komutan arthur/Artorius/ambrosius’un(İsim roma-kelt kökenlidir.) efsanelerdeki arthur olup olmadığı kesin değildir.M.s 9.yy’da yaşamış olan britanyalı tarihçi Nennius “Historia Brittonum”yani britanyanın tarihi adlı 810 yılında kaleme aldığıeserinde Arthur adlı birinden bahsetmiştir.Bu arthur isminin yazılı tarihte ilk defa geçmesidir.Tarihçinin bu eserinde Arthur’dan şu şekilde bahsedilmektedir;”O zamanlar saxonlar çoğaldılar.Britanya’da güçlendiler.Bununla birlikteHengist ölünce oğlu Octha Britanyanın kuzey kısmından cantii(kent)bölgesine geldi.Ondan cantiilerin kralları doğdu.Daha sonra Arthur o günlerde onlarla savaştı.Bütün savaşları Arthur kazandı.(Bu savaşlar 12 adettir ve metinde yer alır.)Yine Arthurdan bahseden diğer bir metinde “De excidio et conquesto Britanniae”dir.(Britanyanın mahvı ve istilası hakkında)Badon hill savaşından sonra Gildas adında bir keşiş tarafından büyük olasılıkla Arthur daha hayattayken yazıldı.Ancak bu metin resmi bir tarih değildir.Yazar daha çok ulusun(Yani britonların) önceki ve yeni krallarının yaptıkları yanlış hareketleri ve bu nedenle britonların mahvına sebep olduklarını ifade ediyor.Yani tenkit ediyor.Eserde Ambrosius/Arthur’un kazandığı badon hill savaşından şu şekilde söz edilir;”…Tanrını yardımı ile zafere ulaştılar.Bunda sonra İngilizler,bazen muzaffer,bazen de yenik düştüler.Bu badon tepesi kuşatmasına kadar sürdü.Badon tepesi Saxonların hemen hemen son katliamıydı.”Bu konudaki sonuncu belge ise “Annales Cambriae”(Gal vakayinameleri)dir.Bunlar bir dizi paskalya yortusu tarihçesidir.Paskalya yortusunun tarihini saptamaya yardımcı olsun diye çalışan keşişler tarafından tertip edildi.Geleneksel olarak  burada önemli olaylarınn kısa bir girişi olurdu.Başınada tarih atılırdı.Ama yinede bu tarihler pek güvenilir değildir.Bu eserde Arthur’dan şu şekilde bahsedilir;”518 Badon hill.Bu savaşta Arthur omuzlarında rabbimiz hazreti İsa’nın haçını 3 gün 3 gece taşıdı.Britonlar galip geldi.Ancak bütün bunlara ilaveten (c. 672–25 May 735)arasında yaşamış olan aziz bede “ingiliz halklarının tarihi” adlı eserinde Arthur’dan bahsetmez.

 EFSANE OLARAK ARTHUR

Arthur hikayesi tek bir kişiden tek bir kaynaktan doğmuş değildir.Yüzyıllardır  şairler ve halk ozanlarının söylediği masallar,öyküler tek bir kişiye yöneltilmiş gibidir.Her şair ve ozan hatta Yazar bu hikaye,masal ve söylenceleri kendilerine göre değerlendirip salt bir kişiye yönlendirmiş gibi görünüyor.Tabii her şair ve ozan/yazar bu öykülere kendilerine göre yeni eklemeler de yapıyordu.Her biri kendi tarzında bir öykü oluşturuyordu.Bu tarz hikayeler özellikle ortaçağ döneminde Normanların 1066 da britanyayı istilasını izleyen günlerde olulça yaygınlaştı.Galler,cornwall ve diğer İngiliz topraklarında bu hikayeler egzgin ozanlar tarafından her tarafa yayıldı.1136 tarihinde Monmouthlu Geoffrey adlı keşiş bütün bu öykü,masal ve folklorik anlatıları kendine göre bir tarzla biraz gerçek tarihe dayanarak ama çokçada hayal gücünü kullanarak bir tek hikaye altında yeniden birleştirdi.eseri “Britanya krallarının tarihi”dir.Arthur kitapta önemli bir yer işgal der.Nerdeyse kitabın hacminin 5/1 ini kaplar.ancak bir çok tarihçi kitabın ciddiye alınmaması gerektiğinde hemfikirdir.Kitap ancak sürükleyici bir roman olacak kadar değerlidir onlara göre.Kitap bugünkü bilinen şekliyle efsanedeki bir çok isimi barındırır;merlin,guinevere,camlan,avalon ve kutsal kılıç excalibur.Ancak efsanenin temel taşlarından yuvarlak masa,lancelot,galahad ve kutsal kase daha ortada yoktur.Kitap o çağda müthiş popüler oldu.Ancak Arthur hikayelerinin açılımlarını yaptığı dahada geliştiği ve günümüzde herkesin bildiği genel halini alması fransada gerçekleşti.1154 yılında Robert wace “Romen de brut”ü yazdı.Monmouthlu geoffrey’in kitabının düzeltilmiş ve şiirsel olarak dahada genişletilmiş hali idi ve en önemlisi meşhur yuvarlak masanın bahsi ilk olarak bu eserde geçiyordu.Bu masanın kimsenin kimseden üstün olmadığını kanıtlamak için Arthur tarafından keşfedildiği yazıyordu.Ama bretonlar arasındada bu masa ile ilgili öyküler oldukça popülerdi.Tabii bu yuvarlak masa teması daha sonraki yazarlar tarafından geliştirildi.Ve şövalyeliğin olmazsa olmazlarından biri haline geldi.13.yy sonlarında Fransız yazar chretien de troyes bir dizi şövalyelik hikayesi yazarak Arthur literatürüne katkıda bulundu.Fransız olan de troyes efsanenin bugün bilinen çok önemli öğelerinin yaratıcısıdır.1170 de yazdığı Erec ve ened’de yuvarlak masa şövaleyelerinin en ünlülerinden olan Perceval ve Lancelot ilk defa yer alırlar.Diğer bir eseri olan Cliges’i 1176 yılında yazdı.Yvain ve Lancelot adlı öyküleride 1177 de yazıldı.Lancelot adlı eserde Arthur’un ünlü şatosu camelot ilk defa yer alır.Chretien’in diğer çok önemli bir katkısıda Kutsal kase’yi yaratmasıdır.Kutsal kase ilk olarak “Perceval” veya “Conte du graal” adlı serinde yer alır.1180 de yazılan bu öykü 9000 mısradan oluşuyordu.Ve asla tamamlanamadı.Eserde kutsal kase Balıkçı kralın şatosunda içinde kutsal ekmek sunulan bir tabaktır.Hikaye yarım bırakıldığı için  bir çok yazar kendi hayal güçlerini kullanarak bu efsaneyi iyice geliştirmişlerdir.1200 yıllarında Robert de Boron adlı bir şövalye Arthur’un gençliği ile ilgili bilinen efsaneyi sundu.Arthur’un kariyerinde büyücü Merlin’in önemini vurguladı.Ayrıca kutsal kasenin çok eskiden kalan hikayesini yazdı.Bunu Artur’un efsanesi ile bütünleştirdi.1215 ve 1230 yılları arasında ise bir dizi yazar bir sürü Arthur’vari hikayeyi Fransız romanı halinde bir bütün olarak toplamak için çaba harcadılar.Bu hikayeler bugün “Valgata divanı” olarak anılırlar.Galahad’da ilk olarak bu hikayelerde ortaya çıkar.”Siege perilous”adı verilen yuvarlak masadaki boş yere Galahad oturur.1469 yılına geldiğimizde Tomas malory’nin ünlü eseri”Le morte d’arthur”ile karşılaşırız.Düzyazı biçiminde oldukça sade bir dille yazılan bu eseri ile Malory 13 ve 14.yy larda yazılan tüm Arhur öykülerini,aralarında gereksiz olanları eleyerek 21 bölüm halinde bir araya topladı.Bunu yaparkende hikayeleri mantıksal bir düzene sokmayı çabaladı.Son olarakda Victoria devri ünlü şairi Lord Alfred Tennyson,Malory’nin eserini şiire dönüştürmeye çabaladı.Eseri “Idylss of the king”adını taşıyordu.

 

Alıntıdır: http://dolunaydasohbet.wordpress.com/2008/10/26/kral-arthur-efsanesi/

bottom of page